AŞIK OLMAK VE BİR ÇİFT OLMAK

Aşık olma kapasitesi bir çiftin ilişkisinin temel direğidir. Birbirlerine duydukları özlem, çekicilik, duygusal yakınlık, cinsel ilişki, sevilen kişiyle yakınlık içinde birlikte hayallerini ideallerini gerçekleştirme bir kadın ve bir erkeğin çift olmanın içeriğini oluşturur.

Kadın ve erkek birbirlerini çocukluklarından beri tanıyor, onları tanıyan herkesin kafasında bir çift olarak algılanıyor olsalar ve evlenseler bile buna rağmen ortaya bir çift çıkmayabilir. Hepsi değilse bile çoğu evlilik, birçok evliliktir ve bazı ilişkiler kültür, sosyal gruplar, büyük aile gruplarının içinden çıktıktan sonra pekişir ve ancak o zaman çift olabilirler.

Bir erkek ve bir kadın birlikteyken aslında orada birçok kişi vardır. Kadın ve erkeğin kafasındaki anne babaları, ideal olarak aslında olmak istedikleri kişi ve gerçek kendileri oradadır.

KADINLAR NE İSTER? ERKEKLER NE İSTER?

Bu klasikleşmiş soruya belki şu yanıt verilebilir. Erkekler, anne, kız, bebek, kız kardeş, yetişkin cinsel kadın ister. Kadınlar, hem koruyucu baba hem de şefkatli anne rollerini üstlenmiş, baba, oğlan, bebek, erkek kardeş ve yetişkin cinsel bir erkek ister.

Aslında çocukluklarından ve gençliklerinden beri akrabalar, aile, çevre, toplum tarafından kişi birçok rol üstlenmiştir. Anne babanın çocuğu, kardeşinin abisi-ablası, akrabaların kuzeni, yiğeni vb. gibi birçok rolü varken şimdi gizli bir aşk ilişkisine kaçıp bir çift olmaya çalışmaktadır. Her birey anne babasının cinsel hayatını kendi içinde bastırmış reddetmiştir, bir çift olmak aynı zamanda bu gerçeği kabul etmek ve kendi cinselliğini de yaşamayı gerektirir. Tüm bunlar oldukça karmaşıktır. Kişiler bu roller arasında bocalayabilir. Evlendiği halde hala anne babasının evine gidip yemek yemek isteme, evin sorumluluğunu almak, artık evdeki yetişkinin kendi olması, anne baba olmak, eşinin kafasında zaman zaman ortaya çıkan anne-baba- eş ideallerine alışmak kişiyi zorlayabilir ve birçok kişiyle mücadele ediyormuş, birlikte yaşıyormuş gibi hissettirebilir.

Herkesin kendi ailesi ile geliştirmiş olduğu bir ilişki şekli vardır. Genelde çiftlerden gelen şikayetlere en basit örnek “evin faturalarını hep geç yatırıyor, bizim evimizde babam bir gün bile geciktirmezdi, ben söylemesem elektiriklerimiz kesilecek hep son gün yapıyor.” ya da “bizim evimizde her gece dört çeşit yemek olurdu, eşim buna hiç dikkat etmiyor.” Kafamızda birçok kalıplarla karşı tarafa bazı roller yüklüyoruz ya da karşı tarafın o rolleri zaten benimsemiş olmasını bekliyoruz.

Bazen bu roller evliliklerde sorunlara da neden olabiliyor. Örneğin yeni evlenmiş bir çiftte erkek olan ekonomik durumlarını iyileştirmek için eğitimine devam ediyor olabilir. Eşi de evde ona destek oluyor hayatını kolaylaştırmaya çalışıyor olabilir. Ama erkek eşinin bu yardımını, hiç fark etmeden, bir anne edasıyla evdeki varlığını sürdürdüğü yönünde bilinçdışı bir atıfta bulunuyor olabilir.  Erkek eğitimini bitirdiğinde anne gibi davranan eşine bağlılığından sıyrılmak isteyebilir ve yaşça daha küçük bir başka kadınla ilişkiye girebilir. Burada eşin anne rolünü üstlenmesi ve erkeğinde hala evin oğlu gibi davranması rol karmaşasına neden olup çift olma olgusunun bozulmasına neden olabilir.

Çift olmak bilinçli karşılıklı beklentileri arasındaki uzlaşmayı gerektirir. Bu uzlaşma, üç bağlam arasındaki uzlaşmadır.

• Karşılıklı beklentilerinin kendi kültürel beklentilerine uyumluluk ve kendi kültürel çevreleri ile sağladığı bütünlük.
• Her partnerde geçmişe ilişkin bilinçdışı anne baba ilişkileri ve idealleri.
• Karşılıklı olarak rollerin partner tarafından tamamlanması.

Bir çift olmaya karar verdiğinizde bu bağlama dikkat etmek sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. Aynı zamanda evlilik içinde rol karmaşasından kaynaklanan sorunlarda hangi rolü üstlendiğinize ve karşıdakinden hangi rolleri istediğinize dikkat ederseniz çatışmalar daha çabuk çözülecektir. Herkesin kendine özgü olduğunu unutmamalı ve kafamızdakileri karşı tarafa dayatmamaya dikkat etmeliyiz.