AİLE İNSANLARIN YAPILDIĞI FABRİKADIR

Virginia Satir

Psikolojide ailenin gücü Carl Rogers tarafından 1942’de “Saygı ve Yargısız Yaklaşımın Rolünün” vurgulanmasıyla başlar. 1953 ABD’li psikiyatr Harry Stac Sullivan, “İnsanların Çevrelerinin Ürünü Olduğunu” öne sürmesiyle devam eder. İlk kez 1965 Arjantin doğumlu psikiyatr Salvodor Minuchin, aile terapisini gündeme getirir. 1980 de İtalyan psikiyatr Mara Selvini Palazzoli, “Milona Sistemleri” yaklaşımı hakkında makaleler yayınlar ve günümüzde hala Virginia Satir’in kişisel ve örgüt psikolojisinde de yerini koruyan Aile Terapisi modeli etkisini sürdürmektedir.

Sağlıklı bir aile hayatında, açık karşılıklı duygusal bağlar, herkesin birbirine olan sevgisi ve olumlu bakış açıları göze çarpar. Şefkatli anaç ilişkilerin gücü sağlıklı aile yapısının en önemli vurgusudur. Kişinin “çekirdek ailesinde” (içinde büyüdüğü aile) üstlendiği rol, yetişkinlikte büyüyüp, ortaya çıkacak bir tohum gibidir. Kişiler, aile üyeleri arasında sağlıklı dinamiklerin eksik olduğu durumları telafi etmek için roller benimsemeye meyillidirler.

ROL YAPMA

Aile üyelerinin duygularını ve sevgilerini açıkça ifade etme konusunda sıkıntı yaşadıkları zaman otantik kimlikleri (sahip olduğu gerçek potansiyel, duygu ve istek) yerine kişilik “rolleri” ortaya çıkar. Özellikle de stresli dönemlerde aile üyelerinin en sıklıkla benimsedikleri beş rol vardır.

Suçlayıcı: Sürekli eleştiren hata bulan.

Hesaplayıcı: Sevgisiz entelektüel.

Dikkat dağıtıcı: Dikkati duygusal sorunlardan uzaklaştırmak için her şeyi karıştıran.

Yatıştırıcı: Özür dileyen.

Dengeleyici: Açık, dürüst, doğrudan iletişim kuran.

Sadece dengeleyiciler, iç duygularını ailenin diğer üyeleri ile olan iletişimlerine uydurarak sağlıklı, uyumlu bir konumu sürdürürler. Diğerleri ise zayıf özgüvenleri yüzünden gerçek duygularını göstermekten ya da paylaşmaktan korktukları için çeşitli roller benimserler. Yatıştırıcılar onaylanmamaktan korkarlar; suçlayıcılar değersizlik duygularını gizlemek için başkalarına saldırırlar; hesaplayıcılar duygularını itiraf etmekten kurtulmak için zekalarına yaslanırlar; dikkat dağıtıcılar genellikle ailenin en küçükleridir ve sadece sevimsiz ve zararsız olurlarsa sevileceklerine inanırlar.

Benimsenen bu roller ailenin işlemesini sağlayabilir ama her bireyin otantik benliğini ezer. Satir, çocuklar ya da yetişkinler olarak bu sahte kimlikleri bir yana bırakmak için öz değerimizi doğuştan gelen bir hak olarak kabul etmemiz gerektiğine inanır. Buda doğrudan, apaçık ve dürüst bir iletişime bağlı kalmakla başlar. Sağlıklı olmayan, işlevsiz her aile için sevgi ve karşıdakini onaylamak ve onaylanmak iyileştirici güçlerdir. Sevgi, onaylanmak, empati kurabilmek karşıdakinin gerçek duygularını bildiğimizde ve dile getirdiğimizde daha kolay olacaktır.

Sağlıklı bir iletişim için ben dilini kullanmak çok önemlidir. Olumsuz duyguların yaşandığı durumlarda,

1. Kişiye önce davranış ya da durumu tanımlamak
2. Bu durumdan nasıl etkilendiğini belirtmek
3. Ne hissedildiğinin söylenmesi
iletişimi sağlı kılacaktır.

Örneğin
A
1.Salon çok dağınık olduğunda
(DURUMU TANIMLAMA)

2. Toplamak için nereden başlayacağımı bilemiyorum
(NASIL ETKİLENDİĞİNİ BELİRTMEK)

3. Buda beni telaşlandırıyor.
(NE HİSSETTİĞİNİ BELİRTMEK)

Rol yapmadan otantik benliğimiz ile en uyumlu iletişim tarzı bu olacaktır. UNUTMAYIN!!!! Neden etkilendiğiniz ve neler hissettiğinizi düşünmelisiniz. Bu dildeki farkındalıkta karşı tarafı suçlama yoktur ve karşı tarafı savunmaya geçirmeden sizi dinlemesine neden olacaktır.