Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Cemal Süreya
Platonik aşk günümüzde tek taraflı aşk olarak bilinmektedir. Yani karşılığı alınmayan hatta belki dile bile getirilmemiş uzaktan uzağa bir aşk. Platonik kelimesinin geçmişi ve hikayesi ünlü filozof Platon’dan gelir. Platon ve Soktrat aşkı beşeri ve ilahi aşk olarak ikiye ayırmışlardır. Buradan türeyen Platonik aşk, içinde cinsel birleşmenin olmadığı, beşeri aşktan daha yüce bir kavram olarak evrilmiştir.
Mitolojiye göre, bir zamanlar Androgynos denilen, hem erkek ve hem de dişi olan, eğik sırtlı ve bombeli böğürleri olan, dört elli ve dört ayaklı, yusyuvarlak bir boyun üzerinde her birisi zıt yönlere bakan, birbirinin aynısı iki yüze sahip, tek kafalı; fakat dört kulaklı ve iki üreme organı olan insanlar vardı. Bu varlık, istediği herhangi bir yere büyük bir hızla ulaşabiliyordu. Korkunç güçlere sahip olan bu insan türü, gün geldi tanrılara kafa tuttu ve onlara saldırdı. “…Tanrılarla savaşmak için göğe tırmanmaya kalkıştılar.” İnsanın bu saygısızlığı ve hırçınlığı tanrılar tanrısını çılgına çevirdi ve buna bir çözüm bulması gerektiğini düşündü. “Uzun uzadıya düşündükten sonra Zeus söz alarak: Sanırım, dedi, hem varlıklarını sürdürmelerini, hem de bu serkeşlikten vazgeçmelerini sağlayacak bir çare buldum: Onları güçsüz kılmak… Hemen şimdi onların her birini ortadan ikiye böleceğim.” Bu insan için çok büyük bir cezaydı. Artık insan sayıca fazlalaşmış, tanrılara daha çok şey vermiş fakat güçsüzleşmişti.
Bu ikiye ayırışın bir hatırası olarak Tanrı göbek deliğini bırakmıştı. Oysa bu ayrılıştan sonra insanın içinde bitmez tükenmez bir arzuyla yeniden ‘bir’ olma ve eski gücüne ulaşma isteği baki kalmıştı. O günden sonra insanın her yarı parçası kendinden kopan diğer yarı parçasını özlemiş, ona kavuşmak için hep diğer yarısını bulma çabası içinde olmuştu. Ayrılan parçalardan her birisi, o günden kendisine miras kalan aşk duygusuyla birlikte, bitmek tükenmek bilmeyen sonsuz bir arzuyla, hiç durmadan kendini tamamlayan diğer yanını arayıp durmuş ve kendini hep eksik hissedişi buna bağlanmıştı.
Platonik aşkta da yüce niteliklere büründürülen, ülküleştirilen bir aşk ve aşık olunan biri vardır. O kişiyle içinde bir bağ, bir yakınlık kurarak, onun bir parçasıymış gibi davranarak o yüceliğe katıldığını düşünür kişi. Bunun altında yatan sebep, kişinin eksiklik, yetersizlik, ulaşamamazlık duygularını azaltmaya çalışmasıdır.
Aslında bu ulaşamamazlık içindeki kişinin yaptığı kafasındaki ideal kişiyi karşısındakine sorgusuz sualsiz yerleştirmektir. Kişi karşıdakini yeterince tanımaz ve hayalinde kız/erkek nasılsa onu karşısındaki kişiye yükler ve o şekilde olduğuna inanarak onu sever. Bu durumu bir meteforla şöyle tanımlayabilirim. Uygun parter idealimizle ilgili her şeyi bir kutuya koyarız ve o kutuyu karşımızdakinin kafasına geçirir onu öyle severiz. Bunu bazen platonik olmayan ilişkilerimizde de yapabiliriz. Yani nasıl görmek istersek öyle görürüz. Bunun benzeri bir durum ergenlikte sanatçılarla duyulan hayranlıkta kendini gösterir. Ergen, büyük bir hayranlıkla o sanatçıyı tümgüçlü biri haline getirir ve onunla ilgili her ayrıntıyı bilir. O sanatçıyı yüceleştirir ve onun hayranı olduğu için yani bunun bir parçası olduğu için kendini değerli hisseder.
Platonik aşk yaşamak, uzaktan uzağa birini beğenmek ya da yakınınızda olan ama karşılık alamadığınız birine aşık olmak, herkesin başına gelebilecek bir durumdur. Platonik aşkın haz veren bir acısı, arabesk bir havası da vardır. Bu durumdan ötürü kişi incinebilir, bir süre üzülebilir fakat bunun uzun yıllar devam etmesi bir takıntı haline gelmesi, kafasında bunu devam ettirmesi bir sorundur. Bunun altında birçok neden olmakla birlikte en önemlileri kişinin kendine verdiği değerle, içinde hissettiği eksikliklerle, ilişki kurmada yaşadığı hassasiyetler ve cinsellikle ilgili çekinceleriyle ilişkilidir.