Bilelim ya da bilmeyelim hepimiz aşkın peşindeyiz. Aşk mutluluk getiriyorsa ruhsal sağlık göstergesidir. Mutluluk getirmiyorsa burada psikolojik bir problem vardır ve bu kişinin kendisinden kaynaklanıyordur.

Jacques Lacan “arzuladığım şey ötekinin arzusudur” sözü bir aşkın özeti olabilecek cümledir. Erkeğin esas arzusu, kadını arzulamak değil; kadının kendisini arzulamasını arzulamaktır.(kadın içinde tam tersi)

The Kiss (Öpücük) — 2008 Sanatçı: Koh Sang Woo

Bu yüzden aşık olduğumuz kişinin bizim ona karşı duyacağımız arzudaki rolü etken değil edilgendir. Yani aşık yaşadığımızda ya da aşkta sorun yaşadığımızda bunda karşımızdakinin rolü aslında çok azdır. Sevme ve sevilme isteğimiz hali hazırda var olmak, ortaya çıkmak isteyen arzularımızdır. Arzumuz bir başkasının arzusu olmak, bir başkasının arzusunu arzulamaktır. Arzumuz bizi arzulamasını istediğim kişinin bizi arzulamasıdır. Arzumuz sadece bizi arzulamasını istediğimiz kişinin kim olduğunu belirler. Sonrası da arzulanmak arzulama ile birleşerek iç tatmini, mutluluğu oluşturur.

Leyla dünyanın en güzel kadını değildir. Leyla’yı güzel yapan, Mecnun’un Leyla tarafından arzulanma arzusudur.

 

 

 

 

 

 

 

Kiss IV (4. Öpücük) — 1902 Edvard Munch

Aşkı yaşarken burada etken kişinin kendimiz olduğunu fark etmemizin sebebi, bizden çıkan ötekine giden ve ötekinden bize geri yansıyacak bir yüzey bulduğunda, geri yansıyan ve bize geri geldiğinde ayaklarımız yerden kesilmişcesine aşık olduğumuz şeyin bizden çıktığını unutmamızdır.

Bu döngüyü fark etmememiz hep aynı kadınların/adamların hep aynı adamları/kadınları bulmasının sebebidir.

 

 

 

Aşk — 1941 Sanatçı: Lee Jung Seob

Herkeste bu arzu çıktısı farklıdır ve aşkın farklı farklı tanımlarının yapılmasının sebebi herkesin kendi deneyimini anlatmasındandır. Yalnız hepimizin kendi deneyimi aşk demek değildir. Sağlıklı aşk, karşınızdakine güven duyabilen yani temel güven duygusunu tamamlanmış, kendinden emin ve rol değişimlerini yapabilen kişilerin yaşadığı şeydir.

Kişi “Aşk, kaçanın kovalandığı bir şeydir.” diyorsa, kişi öyle bir deneyim yaşamıştır ve muhtemelen ebeveynleri ile olan ilişkisini tamamlamadığı (bknz. dönem karmaşası) anlamına gelir. Dolayısıyla bu kişi beğendiği arzuladığı kişiyle evlenme noktasına gelince vazgeçer ya da flört ettiği kişi ile sevgililik aşamasına gelince bunu sonlandırır ve kaçan kovalanır der.

Aşk cinselliktir diyorsa kişi tutkuyu aşk zannediyordur.

 

 

 

 

Sevişmek — 1916 Sanatçı: Egon Schiele

Aşk iki kişide aynı eylemlerle kendini gösterebilir. Sevdiğine hediyeler alan, şiirler okuyan sevgi sözcükleri söyleyen biri bunları yaparken içtendir gerçekten duygusuyla onu dile getirerek yapıyordur fakat bunun içine cinsellik girdiği an bu duygular gidiyor ve kişi kaçıyordur. Sorun nedir? O anneyle ya da babayla tamamlanmamış odüpal dönemdeki(konun sonunda bu dönemden ayrıntılı bahsedilmiştir.) aşk, cinselliğe döndüğü an kişi sefkat ile şehveti bir arada yaşanamayacağı duygusuyla bu aşka bilinç düzeyinde olmayan bir şekilde son verir. Ya da başka bir görünüm olarak evlendiği kadın/adam başka cinsellik yaşadığı kadın/adam başkadır. Bu kişinin kendisiyle ilgilidir. Şevkatle şehveti birleştirememesindendir.

Sevdiği kişiye hediyeler getiren ve şiirler okuyan bir diğerinin bu eylemleri yapmasının sebebi, bak ben ne büyük insanım, BEN nasıl seviyorum bunu gör olabilir. İçinde bir yetersizlik, eksiklik vardır ve bunu aynalayacak biri arar. Derdi karşısındaki değildir. Gel beraber beni sevelim diyordur.

Aragon “Mutlu aşk yoktur” der. Bu aşkın mutluluk getirmediği anlamına gelmez. Bu onun mutlu aşk yaşamadığı anlamına gelir.

Bir kişi aşkı mutlu yaşamıyorsa kendi kişilik bütünlüğü ile ilgili biraz düşünmesi gerekir. Bir insanın kıymetini belirleyen şey ötekinin arzusunu elde etmek için yapıp ettikleri değil, yapıp etme biçimidir. Yapıp etme biçimi eğer bozuksa, kişilik yapılanmasında aksaklıklar vardır ve tamamlanmamıştır.

Ramualdas Pozerskis

Aşk tanımı yapılabilen bir şeydir fakat hepimizin aradığı nesne (arzu) farklı ve o nesneden beklediği şey farklıdır. Buda kişilik özellikleri ile belirlenen bir şeydir. Her kişilikte farklı bir nesne aranır. Terapi sürecinde psikoterapist de kişinin bu aranma biçimini tanımlamaya ya da bu yapılanmadaki bazı aksaklıkları kişinin fark etmesini sağlamaya çalışmaktır.

Aşağıdaki linkte aşkı “erkeklerin direkten farkı yok” olarak tanımlayan bir kadının direk aşk döngüsünü izleyebilirsiniz.