Cinsiyet farklılığının depresyondaki etkisi ve bunların bilinmesi hastalığın fark edilmesi açısından önemlidir. Depresyonda cinsiyetler arasındaki en büyük fark kadınların erkeklere oranla iki kat daha fazla depresyon geliştirme riski olduğudur. Bebeğin anne karnındaki gelişimi sırasında bazı biyolojik değişiklikler depresyon gibi duygudurum bozuklukları için kadınlarda bir zemin hazırlamaktadır. Buna ek olarak depresyondaki kadınlar duygularını dikkate almaya ve onları tanımlamaya daha eğilimlidirler. Erkekler bu belirtilerin depresyon olduğunu fark etmeyebilirler, belki de inkar eder ya da mutsuzluklarını gizlemeye çabalarlar. Erkekler, duygularını konuşmak yerine etraflarına öfke gösterebilirler. Çünkü sinirli ve gergin olmak toplumda bir erkek için daha kabul edilen davranışlardır. Bu nedenle erkeklerde, depresyon belirtileri şiddetli hale gelene kadar gözden kaçabilmektedir.

DEPRESYONDAKİ KADINLAR TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNMEYE DAHA MEYİLLİDİR

Olumsuz duyguları tekrar tekrar ısıtıp yeniden ele almak, dalıp gitmek olarak da bilinen bu durum depresyondaki kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülmektedir. Hiçbir belirgin nedeni olmadan, ağlayabilir ve kendini suçlayabilir, hüzünlenebilir, kendileri ile ilgili olumsuz konuşmalar yapabilirler. Bu uzun uzadıya derinleşen düşünceler aslında kişilere yardımcı olmamakta ve onları kötü hissettirmektedir. Kadınların aksine erkekler, kötü hissettiklerinde düşünmek yerine dikkatlerini başka yöne yönlendirme eğilimindedirler ve bu, depresyonlarının hafiflemesine yardımcı olmaktadır.

DEPRESYON ERKEKLERDE ALKOL VE DİĞER MADDELERİN KÖTÜYE KULLANILMA OLASILIĞINI YÜKSELTİR.

Erkekler depresyonun başlangıç aşamasında aşırı alkol kullanımı ya da yasa dışı madde kullanımı ile durumlarını tersine çevirme davranışı sergileyebilirler. Bu durum özellikle genç ergen erkekler için daha geçerli bir durumdur. Kadınlarda uyuşturucu madde kullanımı depresyon başlangıcından sonra ya da kaygı düzeyleri arttıkça görülmektedir.
Depresyondaki erkekler kendine güvensizlik halini ve mutsuzluklarını, televizyon izleyerek, spor yaparak, aşırı çalışarak ya da kumar, sigara, güvensiz cinsel ilişki ve dikkatsiz sürüş gibi riskli davranışlarla maskelemeye çalışabilirler. Depresyon aynı zamanda erişkin ve genç erkeklerde öfke ve sinirlilik olarak belirtilerini göstermektedir.

KADINLAR STRESLİ YAŞAM OLAYLARINA FARKLI YANITLAR VEREBİLİR.

Kadınlar stresli bir yaşam olayına yanıt olarak daha depresif reaksiyonlar verebilirler. Bazı kanıtlar, aile içi bir kayıp, zor bir ilişki veya iş kaybı gibi stresli durumlara kadınların erkeklere oranla daha uzun süreyle depresif duygulanım gösterdiklerini belirtmiştir. Bunun nedeninin stres hormonları arasındaki etkileşimlerin, kadın üreme hormonlarının ve duygudurumunu düzenleyen nörotransmitterlerin olabileceği belirtilmiştir. Kadınların adet dönemi başlangıcı, gebelik ve menopoz gibi hormonal değişiklikleri yaşadığı dönemlerde depresyona yakalanma olasılıkları yüksektir.

ERKEKLERİN DEPRESYONDA OLDUĞUNU FARK ETMEK DAHA ZOR OLABİLİR.

Kadınlar biyolojileri nedeniyle depresyona daha savunmasız bir konumdalar ve bu da belirtilerin daha sert bir görünümle deneyimlenmesine neden oluyor. Bundan ötürü erkeklerin yaşadığı depresyon çoğu kez bu kadar görünür olmadığı için fark edilemeyebiliyor.

Sağlık profesyonelleri ve hatta aile üyeleri erkeklerde depresif belirtileri fark etmeyebilir ve bu nedenle tespit edilmediğinden depresyon belirtileri şiddetlenebilir. Erkeklerin çoğu depresif hisleri hakkında arkadaşları veya aileleriyle konuşmaktan kaçınırlar. Duyguları ifade etmek kadına özgü bir özellikmiş gibi yorumlanır. Buna örnek olarak verilebilecek yaygın kullanım olan “Erkek adam ağlamaz, erkek adam üzülmez” gibi toplumun erkeğe atfettiği dayatmalar onların depresyonu kabullenmesine ve bir hekime başvurmasına engel olabilmektedir. Sonuç olarak, depresyondaki erkekler depresyonlarının duygularla ilişkili olan semptomları yerine fiziksel semptomlarından bahsetme eğilimindedirler: yorgun hissetmek, daha asabi ve sinirli davranmak gibi.

KADINLARDA DEPRESYONLA BİRLİKTE YEME BOZUKLUĞUNUN GÖRÜLMESİ ERKEKLERE ORANLA DAHA FAZLA

Anoreksi ve bulimia gibi yeme bozuklukları, genellikle depresyon ile birlikte görülebilir. Kadınlarda depresyonun; panik ataklar, obsesif kompulsif davranışlar ve anksiyete bozukluğu ile aynı anda görülme olasılığı daha yüksektir.

ERKEKLERDE İNTİHAR ETME OLASILIĞI DAHA YÜKSEK

Erkeklerde depresyon belirtileri uzun süre teşhis ve tedavi edilemeden sürebilir ve bu durum daha yıkıcı bir ruh sağlığı sorunu haline gelebilir. Depresyondan muzdarip olan erkeklerde intihar girişimi kadınlara oranla daha ölümcül sonuçlara neden olabilir. Kadınlar daha çok intihar girişiminde bulunur, fakat hayatlarını sona erdirmede erkekler daha başarılı olurlar. Bunun nedeni erkeklerin intihar girişimlerinde daha öldürücü yöntemler kullanması olabilir, örneğin yüksek dozda ilaç almak yerine silah kullanmak gibi.

SONUÇ

Kadınlar depresyonu kendi içlerine kapanarak, arkadaşlarıyla konuşarak ya da ağlayarak yaşıyorlar. Belirtiler daha görünür ve etrafı ile paylaşıldığından tedaviye başvuru oranı kadınlarda daha fazla görülüyor. Fakat erkeklere çocukluklarından itibaren annelerinden kopmaları gerektiği, ağlamamaları, erkek adam olmaları öğretiliyor. Bu nedenle onlar da duygusal olmamak kırılgan olmamak adına zıt yöne gitmeyi seçebiliyorlar. O düşünce içerisinde de sağlıklı yollara başvurmayabiliyorlar. Dolayısıyla erkekler ancak depresif belirtiler çok fazla ilerler ve kötü bir noktaya gelirse kabul etmeye ve bir çözüm yolu aramaya başlıyorlar. Ancak bu durumda tedavi için oldukça geç kalınmış oluyor ve iyileşme kadınlara göre daha uzun sürebiliyor.