İNTİHAR
İki tür intihar davranışı vardır ilgi çekerek yardım arama amaçlı ve gerçek ölüm arzusu ile yapılan. İlgi çekmek amaçlı yapılan intihar davranışının altında korkutmak, ilgi ve yardım sağlamak, sevgi kazanmak, mesaj vermek ihtiyaçlarını barındırır. Her türlü intihar söylemine ciddiyetle yaklaşılmalıdır. Çünkü ölme niyeti olmadan dahi intihar girişimi kazara ölümüne sebebiyet verebileceği için dikkate alınması çok önemlidir. Bu potansiyele sahip kişilerde psikolojik ve sosyal faktörler derinlemesine araştırılmalıdır çünkü sahte dahi olsa bu girişim , “bir yardım talebi”, “tutunacak bir el arama” olarak algılamak gerekir.
İntihardan bahseden kişilerin intihar etmeyeceği düşüncesi yanlış bir yaklaşımdır. Aksine intiharı dile getiren kişi önceden bunu iç dünyasında çok irdelemiş olur. Her türlü intihar düşüncesi, söylemi, planı dikkate alınmalıdır. Her intihar eden kişi öncesinden muhakkak sinyal, uyarı ve ipuçları vermiştir yalnız bu yardım çağrıları örtük (imalı) şekilde yapıldığından farkına varmak zordur. Kendilerini öldürmek isteyen kişilerin çoğu dönemsel bir istek içindedir, eğer krizden çıkabilirlerse kurtulmaları mümkündür. Çünkü bu kişilerin çoğu yaşamla ölüm arasında kesin bir seçim yapamamışlardır ve kararsızlardır. Bir bakıma “ölümle kumar oynamaktadırlar,” kendilerini kurtarmayı başkalarına bırakırlar ama kurtulma ihtimali her zaman mevcuttur. İntihar eğilimli kişilerin kesinlikle ölmeyi istedikleri yanlış bir inanıştır, ölme isteği içinde kurtarılma arzusunu taşır. Bu kişiler yoğun ruhsal bir acı yaşarlar.
İntihar etmek kişinin kendisi için verdiği sağlıklı ve tercihine saygı duyulması gereken bir karar değildir. Çünkü bunu hastalığının etkisiyle, iradesi dışında yapmaktadır. İntihar edenlerde her zaman etraftakilerin fark edebileceği türde bir akıl hastalığı yoktur ama kişiler çok üzüntülü, ümitsiz olabilirler ve bu durum birçok sağlıksız ruh durumu ile bağlantılıdır. Bu sebeple intihar risk faktörlerini bilmek ve bu risk altındaki kişilerin tedavi almalarını sağlayıp onları asla yalnız bırakmamak gerekir.
Her türlü sosyokültürel düzeydeki, her türlü inanışa sahip insan intihar düşüncesi taşıyabilir. Bu düşünce genel inanışlardan ve durumlardan çok kişinin özelinde yaşadığı umutsuzluk ve acı ile ilgilidir. Kişi o kadar umutsuzdur ki ölüm gibi tamamen bir yok oluş ona umut gibi gözükür. Kişinin acısı o kadar yoğundur ki ölüm gibi en yoğun acının yaşandığı olay acıların çaresi ve bitişi gibi gelir.
Bu durumdaki bir insan yaşamanın değeri olduğunu unutmuş, iç dünyasında dışarıdan genellikle fark edilemeyecek bir takım sorunlar yaşamaktadır. Bir bakıma özdeşlik-kimliğini âdeta kaybetmiştir. Kişinin kendisi talep etmekte de sorunlar yaşayıp, destek ve tedavi için umudunu kaybetse de psikolojik yardıma ihtiyacı vardır. Onda yaşamla ilişki kurma hissini yeniden yapılandırmak ve aksiyona yöneltmek lâzımdır. Bütün bunları gerçekleştirmek için hastanın akraba, eş, dost, yakınları ile işbirliği kurup, birlikte bir tedavi plânı tatbik etmek gerekir. Durumları çok ciddi, intihar potansiyeli çok yüksek olan hastaların hastahane ve psikiyatrik klinikte tedavisi şarttır.
İNTİHAR İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ
- Erkek olma.
- Bekâr olma.
- Boşanmış, dul, ayrılmış olma.
- İş kaybı.
- Ergenlik.
- Yaşın ilerlemesi.
- Şehirde yaşama.
- Dinsiz olma.
- Son altı ayda fiziksel sağlığın kötüleşmesi.
- Öyküde intihar girişiminin varlığı.
- Ailede intihar öyküsünün olması.
- Stres düzeyi yüksek olan işlerde çalışan profesyoneller
Aşağıdaki psikiyatrik bozukluklardan birini gösterme:
- Depresyon.
- Alkol bağımlılığı.
- Şizofreni.
- Kişilik bozuklukları.
- Deliryum (bilinç sislenmesi).
- Demans (bunama).
- Aşağıdaki psikiyatrik belirtilerden birine sahip olma:
- Emir veren sesler duyma.
- Etkilenme sanrısı.
- Perseküsyon sanrısı.
- Negativistlik.
Stengel’e göre, aşağıdaki faktörler intihar olayında intiharla ters bağlantılıdır:
- Kadın olmak.
- Evli olmak.
- Çok sayıda çocuk.
- Dinî bağlılık.
- Düşük sosyo-ekonomik sınıf.
- İnsan yoğunluğunun az olduğu yerlerde yaşamak.
- Bahçe vb. kırsal alan meşguliyetleri.
Riskli kişilerde intihar riskini azaltmada psikodinamik ve bilişsel davranışçı psikoterapötik yöntemlerden de faydalanılabilir. Bunlarda amaç ölüm düşüncesiyle artan anksiyete ile başetme becerilerini arttırmak, ölüm düşüncesine karşı savunma düzeneklerini harekete geçirmek, sorunları çözme ve bunlarla başedebilme yeteneklerini geliştirmektir. Hastanın izolasyonu engellenmeli, günlük aktiviteler arttırılmalı ve intihar düşüncesinin temelinde depresyon varsa bunun tedavisinin mümkün olduğu devamlı hatırlatılmalıdır. Bu esnada ölmeyi isteyen hasta ile yaşamı korumaya çalışan doktor arasında zıt karşıt aktarımlar ortaya çıkar. Ölüm düşünceleri ile direk olarak ilgilenmek terapistin ölümle ilgili kendi korkularını ve yetersizliklerini, yardım edememenin getirdiği ümitsizlik duygularını alevlendirirken karşıt kızgınlığı ve intiharı destekleme dürtülerini ortaya çıkarabilir.
Psikofarmakolojik tedavi alan, intiharı tekrar etme riski yüksek olan hastalara psikoterapötik açıdan da destek sağlamak intiharın tekrarını azaltmaktadır. Bilişsel davranışçı yöntemlerle tedavi edilen hastalarda kendine zarar verme davranışları da azalmaktadır.
Dünyadaki intihar oranlarına bakarsak ülkeler arasında belirgin farklılıklar olduğunu görürüz. İntiharda birçok faktörün rol oynaması ve ülkeler arası istatiksel verilerin toplanma kalitesindeki farklılıklar bunda etkilidir. Genelde oranlarda bir artma vardır. Oranlar çok değişmesede nüfusun artmasıyla orantılı olarak intihar vakalarında çoğalma görülmektedir. Sayıdaki bu artış ülkeleri korkutmaktadır. Mesela Amerika son 30 yılda intihar oranlarının görece stabil seyrettiği ülkelerden olamasına rağmen yılda ortalama 30 000 kişi intihardan hayatını kaybetmektedir. Bu sayı 10 yılda 300 000 kişi demek olduğundan sayının büyüklüğü Amerika’yı önlemler almaya itmiştir.
Ülkemizdeki intihar oranları 1974-1998 arasında çok fazla değişmemiş genelde yüzbinde 1.5 ile 3 arasında kalmıştır. Son 10 yılda erkeklerdeki intihar oranları artma eğilimi göstermiş yüzbinde 2.5’in üzerinde değerler görülmüştür.